Cindy
Aktif Üye
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Rusya’nın sonucunı kabul edilmez olarak kıymetlendiriyoruz
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nden Senegal’e giderken uçakta gazetecilere değerlendirmelerde bulundu.
Erdoğan’ın gündeme ait değerlendirmeleri şu biçimde:
“20 Şubat’ta başladığımız Afrika çeşidi kapsamında resmi ziyaretlerimizi devam ettiriyoruz. Birinci gün Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde bedelli dostum Cumhurbaşkanı Sayın Felix Tshisekedi ile hakikaten verimli istişarelerimiz oldu. bu biçimdece son altı aydaki üçüncü ikili görüşmemizi gerçekleştirmiş olduk. Farklı alanlarda imzaladığımız üç yeni mutabakatla bağlantılarımızın ahdi yerini de tahkim ettik. Ayrıyeten özel kesimlerimiz içinde iş birliklerini geliştirecek dört mutabakat imzalandı. Toplamda yedi muahede imzalanmış oldu. birlikteimizde getirdiğimiz 1 milyon 730 bin doz aşıyı Kongo Demokratik Cumhuriyeti makamlarına salgınla çabalarına takviye maksadıyla teslim ettik. Bunların 130 bin dozunun yerli aşımız TURKOVAC olmasından ayrıyeten iftihar ediyoruz. Üçüncü Türkiye-Afrika İştirak Doruğunda yemin ettiğimiz üzere aşı hibemizi ileride 15 milyona tamamlayacağız.
Ziyaretimizin ikinci durağı Senegal’de de açılışlar ve görüşmelerle dolu ağır bir programımız var. Bu, Senegal’e beşinci gelişim. En son iki sene evvel Dakar’ı ziyaret etmiştim. Senegal’de birinci vakit içinderda iş adamlarımızın iştirakiyle Türkiye-Senegal İş Forumu’nu düzenledik. Akabinde Cumhurbaşkanı Sayın Macky Sall ile ikili ve heyetler ortası görüşmelerimizi gerçekleştirdik. Burada da çeşitli alanlarda toplam altı mutabakat imzaladık. Bugün de evvel Dakar Büyükelçiliğimizin yeni kançılarya binalarını hizmete açacağız. Akabinde Türk firmalarınca inşa edilen 50 bin kişilik Dakar Olimpik Stadyumu’nun açılış merasimine iştirak edeceğiz. Almanya Cumhurbaşkanı Sayın Steinmeier de dahil olmak üzere Dakar’da bulunan konuk devlet liderleriyle görüşmeler yapacağız.
Afrika ziyaretimizin son durağını Gine-Bissau teşkil ediyor. Ziyaretimiz Cumhurbaşkanı seviyesinde Türkiye’den bu ülkeye gerçekleştirilen birinci ziyaret olması hasebiyle tarihi kıymete sahip. Kıymetli dostum Cumhurbaşkanı Sayın Embalo ile ikili münasebetlerimizi kapsamlı olarak ele alacağız. Bildiğiniz üzere, kısa müddet evvel Gine-Bissau’da bir darbe teşebbüsü olmuştu. Sayın Embalo’nun dirayetli liderliği yardımıyla bu menfur teşebbüs bertaraf edildi. Türkiye olarak seçimle iş başına gelen iktidarların gayrimeşru yollarla değiştirilmeye çalışılmasını kabul etmiyoruz. Bu bahisteki net halimizi her vesileyle söz ettik, etmeyi de kararlılıkla sürdüreceğiz. Gine-Bissau ziyaretimiz hem iki ülke bağlarına tıpkı vakitte halk iradesine verdiğimiz değerin bir nişanesi olacaktır. İnşallah Bissau’da yakın vakitte büyükelçiliğimizi de açıyoruz. Büyükelçiliğimizin faaliyete geçmesiyle Gine-Bissau ile bağlarımız her alanda ivme kazanacaktır.
Bu, dört ay üzere kısa bir süre içerisinde Afrika’ya gerçekleştirdiğimiz ikinci tipimiz. bu biçimdece kıta ile bin yıldır kadim bağları bulunan Türkiye’nin, Afrika’nın yazgı ortağı olduğunu gösteriyoruz. Ziyaretlerimiz, Üçüncü Türkiye-Afrika İştirak Zirvesi’nde aldığımız kararların takibini alanda yapmamıza da imkân tanıyor.
Afrika ile güçlenen ilgilerimizin olumlu yansımalarını bilhassa, ticaret ve yatırım sayılarında görüyoruz. Senegal ile ticaretimiz, salgına karşın 2021 yılında yüzde 42 artışla 540 milyon dolara çıktı. Tıpkı biçimde Kongo Demokratik Cumhuriyeti ile ticaretimizi salgın öncesine göre ikiye katladık. Müteahhitlik şirketlerimiz Afrika genelinde toplam pahası 78 milyar dolara varan 1.700 projeye imza attı. Kıta çapındaki yatırımlarımızın meblağı 6 milyar doları aştı. Kıtayla toplam ticaretimiz 2003 yılında 5,4 milyar dolar düzeyindeyken, 2021 yılında 35 milyar dolara ulaştı. Bu sayının önümüzdeki periyotta evvel 50 milyar dolara, akabinde da 75 milyar dolara çıkacağına inanıyorum. Ziyaretler sırasında belirlenen ortak amaçlar ışığında başta ekonomik bağlantılarımız olmak üzere üç ülkeyle de iş birliğimizin ivme kazanmasını temenni ediyorum. Ziyaretlerimizin hayırlara vesile olmasını diliyorum.”
– Üç ülkeyi kapsayan Afrika seyahatinizin birinci ayağı tamamlandı. Buradaki gözlemleriniz, beklentileriniz nelerdir?
Öncelikle bu ziyarette bize eşlik ettiğiniz için size teşekkür ediyorum. Biz Türkiye olarak kazan-kazan anlayışıyla Afrika’nın kalkınmasına katkı sunmaya, karşılıklı ticaret hacmimizi artırarak daima birlikte kazanmaya yönelik çalışmalar yürütüyoruz. Bu çeşidimizin birinci noktası olan Kongo Demokratik Cumhuriyeti 2,3 milyon kilometrekarelik yüz ölçümü ve 90 milyon üzere bir nüfus ile epey büyük bir ülke. Önemli manada varlıklı yeraltı kaynaklarına sahipler. Biroldukça eserde zenginlikleri var. Bakırdan tutun elmasa varıncaya kadar, önemli manada yeraltı metal zenginlikleri mevcut. Bütün bunlara karşın sanki neden bugüne kadar Kongo Demokratik Cumhuriyeti bir sıçramaya sahip olamadı? İşte bunlar maalesef Afrika’nın kara bahtı, bahtı.
Batı’nın Afrika’yı nasıl soyup soğana çevirdiğini daima bilirdik duyardık. Fakat bunu bir de gelip yerinde görür görmez insan bu biçimde kahroluyor. Burada bütün yol güzergahlarında gördüğümüz insanların hali bize bir sinyal veriyor. Tablo epey açık net ortada. Batı, burayla ilgili bugüne kadar rastgele olumlu bir şey yapamaz mıydı? Bunlar buraya yıllardır gelirler masraflar. Sanki var mı bir takviyeleri? Yok. Bizim Afrika’ya verdiğimiz ehemmiyetin ne kadar değerli olduğu günbegün ortaya çıkıyor.
örneğin Albayrak Grubu’nun Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde paklık işini aldığını öğrenince doğrusu hayli sevindim. Albayrak’ın bu işi hiç bir yerde görülmeyen bir biçimde ve hızla başaracağına inanıyorum. Niçin? İstanbul’da biz bu işi Albayrak’la başardık da onun için. Ben tabi Cumhurbaşkanıyla görüşmemde de “Türk şirketleri sömürmek için gelmezler, kazan-kazan aslına göre burada sizlerle iş yaparlar. Bir yıl ortasında buranın nasıl temizlendiğini, buradaki değişimi nazaranceksiniz” dedim. O da memnun oldu. Bunlar kitabı yazılacak epeyce oldukça kıymetli değişimler. Ben bu bakımdan burayı önemsiyorum. Afrika’nın tam ortasında devasa bir ülke olan Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin inşallah bir sıçrama yapacağına inanıyorum. ötürüsıyla bizim burayla ilgilerimizi geliştirmemiz lazım. İş adamlarımızı buraya sevk etmek, buradaki yatırımları geliştirmek suretiyle inşallah farklı adımları atarız.
‘İnşa ve ihya etmek üzere geliyoruz’
– Gine-Bissau’da büyükelçiliği yakında açacağınızı belirttiniz. Afrika’da 54 ülke var, Türkiye’nin Afrika’da 1923’ten 2002’ye kadar 12 elçiliği varmış. Sizin döneminizle bir arada 31 yeni elçilik açılarak 43 elçiliğe ulaşılmış. Ortada açılmayan elçilikler var. Yeni elçilikler açılacak mı? 54’te 54 üzere bir gaye koyuyor musunuz? Elçilikler açılıyor lakin çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?
Bir kere elçiliklerin açılması demek, sizin o ülkede varlığınızın ispatı demektir. Şayet siz bir ülkede var olmak istiyorsanız, orada sizin elçiliğinizin olması lazım. Elçilik var ise siz orada varsınız, elçilik yoksa yoksunuz. Birtakım ülkelerde örneğin yanındaki yahut bir ilerisindeki komşu ülkelerden bakılırsavlendirilmiş elçiler var. Fakat şahsen o ülkede bizim büyükelçimizin olması, futboldaki tabirle adam adama markaj demektir. Bunu yapmamız lazım. Artık biz Afrika’daki büyükelçilik sayımızı 43’e çıkarmak suretiyle bunu başardık. Geldiğimizde 12 taneydi. Tabi bu biçimde yürümesi mümkün değildi. Artık ise farklı bir Türkiye var. Dünya bizi bu noktada gıptayla izliyor. “Bunlar sahiden çılgın Türkler” diyorlar. Bütün buralara girmemiz, buralarda bu adımları atmamız gerekiyordu.
örneğin Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde Sayın Tshisekedi’ye dedik ki “Bize iki dönümlük bir yer vermişsiniz fakat iki dönüme büyükelçilik bize uymaz. Onun için 10 dönüm falan bir yer bize verin.” Artık 10 dönümlük bir yeri bize verdiler. Irmağın kenarında hoş bir yer dediler. Çabucak Etraf, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımızdan bir heyet, Dışişleri Bakanlığımızdan bir takımla birlikte gelip buraya bakacaklar, taban etütlerini yapacaklar, daha sonrasında kesin sonucumızı vereceğiz ve hızla de buradaki büyükelçilik binasının inşasına inşallah başlayacağız. Senegal de bu biçimde oldu. Orası da 10 bin metrekare. Onun yeri de hayli hoş. Zirvede görkemli bir yer. Oradan bütün ummana bakıyorsunuz.
– Sıkça yaptığınız Afrika seyahatleriniz Batı basınında sık sık haber konusu oluyor. Bunlar “Türkiye’nin Afrika’daki yükselişi” başlıklarıyla veriliyor. Bu mevzuda Afrika’ya Batı’nın yaklaşımı ile Türkiye’nin yaklaşımı içindeki farklılıkları nasıl değerlendirirsiniz? Batının yaklaşımı ile Türkiye’nin yaklaşımı konusunda görüştüğünüz Afrikalı başkanlardan nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?
Afrikalı başkanların Türkiye’ye yönelik yaklaşımları günden güne daha olumlu bir hal alıyor. “Türkiye sahiden kazan-kazan temeline bakılırsa ülkelerimize geliyor” diyorlar. Aslında tarih bir daha tekerrür etti. Nasıl tekerrür etti? Ecdadımız buralara geldiği vakit sömürge mantığıyla, anlayışıyla gelmedi. Tam tersine buraları inşa ve ihya etmek üzere geldi. Artık biz de inşa ve ihya etmek üzere geliyoruz. Kimlerle? İş adamlarımızla birlikte. İş adamlarımıza diyoruz ki “Burada yatırım imkanları var. Bu yatırımlara girmelisiniz fakat sömürmek için değil; hem siz kazanacaksınız tıpkı vakitte bu ülkeye kazandıracaksınız.” Sağ olsun iş adamlarımız da bu anlayışla işlerine devam ediyorlar. Hakikaten iş adamlarımız da buralarda fazlaca önemli alın teri döküyorlar; hem kazandırıyorlar tıpkı vakitte kazanıyorlar. Bu bizi de memnun ediyor. Zira yapıtı görüyoruz. Bu yapıtlarla birlikte o ülkelerin Türkiye’ye karşı bakışları daha olumlu hale geliyor.
‘Karadeniz ülkesi olmanın bize yüklediği sorumlulukları bir kenara bırakamayız’
– Ukrayna ile ilgili soracağım. Şimdiye kadar milletlerarası diplomaside bir muvaffakiyet kazanılamadı. Kriz yumuşatılamadı, giderek de geriliyor. Amerika’dan gelen açıklamalarda da güya “Yarın sabah ya da öbür gün saldıracak” stilinde provokatif sözler var. Avrupalı başkanların teşebbüslerinden de bir sonuç çıkmadı. Türkiye’nin, sizin başlatmış olduğunız bir müddetç var. O ne kademede? Buradan diplomasinin hala bir talihi var mı?
Şu an prestijiyle Amerika’nın açıklamaları ve bilhassa bu Münih Konferansı’ndaki gariplikler, hepsi nereye çalıştı, nereye çalışıyor aşikâr değil. Bana göre Münih Konferansı da aslına bakarsanız yalnızca bir NATO Doruğu olmaktan öteye geçmedi. Biz bu krizde en başından beri tansiyonun düşürülmesi için samimi bir çaba sergiledik. Krizin tahliline ait iletilerimizi net bir biçimde ortaya koyduk. Son gelişmeler üzerine Dışişleri Bakanlığımızın yaptığı açıklamada da Rusya’nın kelamda Donetsk ve Lugansk Cumhuriyetleri’ni tanıma sonucunın Minsk Anlaşmaları’na muhalif olduğu açıklandı. Bu sonucun Ukrayna’nın siyasi birliğinin, egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün açık ihlali manasına geldiği vurgulandı. Biz Rusya’nın bu sonucunı kabul edilemez olarak kıymetlendiriyoruz. Taraflara sağduyu ve milletlerarası hukuka riayet davetimizi bir dahaliyoruz.
– Ukrayna’da bir savaş çıkarsa bunu bir biçimde Karadeniz’in istikrarsızlaşması olarak nazaranbiliriz. Doğu Akdeniz gibi… Batı daha epey Karadeniz’e ağırlaşacak. Türkiye için yeni çeşit tehditler telaşı taşıyor muyuz? Karadeniz’e bu kadar krizin ağırlaşması bizim için ne cins yeni tehditler oluşturur?
Biz beraberinde Karadeniz ülkesiyiz. Karadeniz ülkesi olmamız niçiniyle biroldukca önlem paketinin oluşturulması kural. Biz de bu önlemlerimizi aslına bakarsanız alıyoruz, aldık. bu türlü çalışmalarımızı sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. Karadeniz ülkesi olmanın bize yüklediği sorumlulukları bir kenara bırakamayız. Bu anlayışla yolumuza devam edeceğiz.
– Ukrayna Devlet Lideri Zelensky’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu üyeleri, artı Türkiye ve Almanya ile bir ortak tepe yapılabileceğini söylemesine nasıl yaklaşıyorsunuz?
bu biçimde bir teklif şayet uygulama alanı bulursa biz tabi ki bu biçimde bir teklifin içerisinde de yer alırız. Bunu aslına bakarsan daha evvel de söz ettim. Bana nazaran olması gereken de budur. Sayın Zelensky’nin bu teklifi, olumlu bir yaklaşımdır. Bu olumlu yaklaşımı şayet gerek Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu üyeleri, gerekse öbür ülkeler kabul ederse biz de bu buluşmada yerimizi alırız.
‘Herzog’un bu ziyaretini önemsiyoruz’
– İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un ziyareti katılaştı. Bu ziyaretten hem bölge genelinde hem Filistin özelinde bununla birlikte da Türkiye-İsrail bağları bakımından neler bekliyorsunuz?
Sayın Herzog’un bu ziyaretini sahiden biz de önemsiyoruz. Bu ziyaretle birlikte Türkiye-İsrail münasebetlerindeki atılan adım, bundan daha sonra başka boyutlarda da görülebilir. Filistin sıkıntısında bilhassa bu yapılaşmalarla ilgili atılan adımlarda tahlil noktaları tahminen gündeme gelebilir. Temennimiz odur ki, bu ziyaretle birlikte bu işi kuvvetli kılacak adımları atalım. Burada bir öbür kıymetli mevzu, Türkiye-İsrail bağlarında doğalgazdan tutun öteki biroldukça mevzuya varıncaya kadar adımların atılmasıdır. Bir orta bu adımları atma noktasına gelmiştik ancak bu biçimdeki İsrail Başbakanı’nın bu işe olumsuz bakışıyla o süreci devam ettiremedik. Lakin şu anda tahminen epey daha farklı gelişmeler olabilir. Temennimiz odur ki, Türkiye-İsrail içinde bu adımı atmak aramızdaki bağlantıları kuvvetli kılabilir ve bu biçimdece bölgeyi geleceğe yönelik bir barış havzasına dönüştürebiliriz.
– Körfez ülkeleriyle atılan yeni adımlar çerçevesinde Suudi Arabistan ile nasıl bir etaptayız? Yakın tarihte bir temas, bir ziyaret kelam konusu olabilir mi?
Biz olağan olarak Suudi Arabistan’la da bağlantılarımızın geliştirilmesini istiyoruz. Dışişleri Bakanımız geçtiğimiz yıl Riyad’ı ziyaret etti. Mevkidaşıyla öteki görüşmeler de yaptı. Kardeşim Kral Selman’la telefon görüşmelerimiz olmuştu. Hastalığımız çerçevesinde kendilerinden de geçmiş olsun iletisi aldık. Önümüzdeki devirde olumlu diyalogumuzu devam ettirme ve münasebetlerimizi somut adımlarla ilerletme dileğindeyiz.
‘Dışişleri üzerinden, Yunanistan’a bu isimleri bildirdik’
– Yunanistan’daki Lavrion kampının terör örgütü PKK’ya eleman temini için harekete geçirildiğine ait geçtiğimiz hafta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu açıklamalarda bulunmuştu. Aslında burası uzun yıllardır faaliyeti olan bir kamp ve Yunan makamları tarafınca mülteci kampı statüsüne büründürülmüş durumda. Bununla ilgili bir adım atılıyor mu? Yunan makamlarıyla bir görüşme yapıldı mı?
Yaklaşık 7-8 aydır Lavrion kampına eleman aktararak orada eğitip, oradan da Irak üzerinden tekrar PKK’ya ve öteki taraflara sevk etmeye yönelik bir altyapı var. 7-8 ay öncesine kadar bu biçimde bir şey kelam konusu değildi. Biz isimleri tespit ettik. Dışişleri üzerinden, Yunanistan’a bu isimleri bildirdik. “Şu isimler sizin tarafa geçti, burada da PKK eğitimi alıyorlar, isim isim şunlardır” dedik. Bunun üzerine bir hareketlenme var.
İkinci bir şey daha var; terör örgütünün kırsalda hareketsiz kalınca kent içerisinde hareket yapmak konusunda bir atakları var. Bunu birkaç kere Suriye’den Nusaybin sınırından, Kızıltepe sınırından içeriye sevk etmek suretiyle yapmaya çalıştılar. Bu çizgiler engellendi. Bunlar engellenince bu sefer Yunanistan üzerinden talimatlar vermeye başladılar. İki ayağı var. Hem adam eğitmek ve sevk etmek, birebir vakitte yurt içerisindeki terör örgütünün kent içine hareketliliğini Lavrion kampı üzerinden sağlamak üzere iki atılımları var. Bu iki ataklarını de Yunanistan’a bildirdik.
‘Önce masanın altında kimlerin olduğunu bulmaları lazım’
– Altı muhalefet partisi bir müddetdir görüşmeler yapıyorlar ve 28 Şubat’ta da kendi sözleriyle güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüş için hazırladıkları mutabakatı kamuoyuna duyuracaklar. Bu 28 Şubat tarihine bir reaksiyon oluşmuştu lakin onlar bunu dikkate almıyorlar. Hatta CHP önderi, kendisinin de bir 28 Şubat mağduru olduğunu, Batı Çalışma Kümesi tarafınca fişlendiğini söz etti. Toplantıyı da Bilkent Otel’de yapıyorlar. Sembolik olarak onun da şöyleki bir değeri var. Sizin 2001’de partinin kuruluşunu deklare ettiğınız yer. Bu benzerlikler size hayatın olağan akışında olağan şeyler üzere mi geliyor? Nasıl yorumlamak lazım? Bir de Kılıçdaroğlu, başka beş başkan tarafınca kendisine teklif edilmesi durumunda Cumhurbaşkanı adayı olacağını deklare etti. Değerlendirmeniz nedir?
Kâfi ki sonucu daima birlikte kesinleştirsinler de vatandaş bunlara “Artık yetti be” demesin. Geldikleri nokta bu. Tabi Ahlatlıbel’den şad mu kalmadılar da Bilkent’e kaydırdılar bu işi, o da farklı bir mevzu. Bizim Cumhur İttifakı olarak bu noktada rastgele bir düşüncemiz yok. Biz şu anda Cumhur İttifakı olarak AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi, Büyük Birlik Partisi yolumuza devam ediyoruz. Bundan daha sonra Cumhur İttifakı içerisinde güçlendirme noktasında birtakım gelişmeler olursa bu da tabi bizim tarafımızdan olumlu bir biçimde kıymetlendirilir. Biz rastgele bir derde düçar olmadan yolumuza kararlı bir biçimde devam ediyoruz. Artık bunlar da bir taraftan bakanlıkların vesaire paylaşımı da başladı. Tabi bu paylaşım nereye kadar, nasıl gidecek bir de o var. Onları da tabi vatandaşımız izliyor. Fakat bizim bu hususta da bir kaygımız yok. Biz şu anda Cumhur İttifakı olarak rastgele bir sorun yaşamadan yolumuza devam ediyoruz, devam edeceğiz. Lakin onlar masanın altında kim var, masanın etrafında kimler var şu anda bunu konuşuyorlar. Bunların evvel masanın altında kimlerin olduğunu da bulmaları lazım. Dışarıda bıraktıkları bir siyasi parti var. O siyasi parti nasıl bir hal koyacak, o da başka bir bahis. Biz bununla fazla meşgul olmayalım; nasıl olsa milletimiz bu işi çözüyor.
‘Millet İttifakı’nın içerisinden rastgele birini ortamıza katamayız’
– Cumhur İttifakı’nın güçlendirilmesi üzere bir tabiriniz oldu. Cumhur İttifakı genişleyecek mi? Sözlerinizi o denli mi anlamalıyız?
Genişlemeye uygun bir durum kelam konusu olursa bu kıymetlendirilir. Fakat tabi şu anda Millet İttifakı’nın içerisinden rastgele birini almayız. Şu anda Cumhur İttifakı olarak biz gerek Devlet Bahçeli Beyefendi, gerek Mustafa Destici Beyefendi ile gerekli değerlendirmelerimizi yaparız, ona bakılırsa atılması gereken adım var ise bu adımı atarız. Lakin şu anda AK Parti olarak kendi tasarrufumuz içerisinde Millet İttifakı’nın içerisinden rastgele birisini ortamıza katamayız. Zira orası bir zillet ittifakıdır. Bundan alıp da biz Cumhur İttifakı’mızı lekeleyemeyiz.
‘Biz 28 Şubatları onlar üzere yaşamadık’
– 28 Şubat tarihi konusundaki ısrar için ne söylersiniz?
Biz 28 Şubatları onlar üzere yaşamadık. Biz işi tam göbeğinde yaşadık. Bu beyefendi, kimi şeyleri birbirine karıştırıyor. 15 Temmuz’da havalimanından kaçıp giderken tanklar ona nasıl yolu açtı? Tankların içinden nasıl bir muhafaza altında Bakırköy Belediye Lideri’nin meskenine gittiğini herkes biliyor. On binler havalimanında toplandığı vakit oradan nasıl kaçıp gitti ve ondan sonrasında yaptığı açıklamalarda ne dedi? “Haberim olsa ben de beklerdim.” dedi. Bu adam yalancı. Haberi yokmuş; haberi olmadığı için de beklememiş ve çabucak Bakırköy Belediye Liderinin meskenine kahve içmeye gitmiş.
– İki hafta evvel Kılıçdaroğlu elektrik faturasını ödemeyeceğini söylemiş oldu. CHP zihniyeti esasen bu ülkeye verdiği zararın faturasını ödememişti. Fatura ödememe alışkanlığı buradan mı geliyor? bu biçimde bir muhalefetten elektrik alabiliyor musunuz?
Müslüm Baba üzere, tam damardan bir soru oldu. aslına bakarsan Cumhuriyet Halk Partisi, tarih boyunca daima bu millete fatura ödetti, hala ödetmeye devam ediyor. Lakin şunu bilmesi lazım ki, artık o periyotlar geride kaldı. Şu anda Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarda. Sen elektrik faturasını ödememe yoluna mı gidiyorsun? Atılacak adım muhakkaktır. tekrar sen bu millete bedel ödetemezsin. O tarih oldu. daha sonrasında sokaklara çık bağır. Ankara’dan İstanbul’a da tekrar kolay kolay yürüyemezsin. Bir de bu işin bu istikameti var.
‘1 Mart prestijiyle yeni elektrik tarifesine geçmeyi planlıyoruz’
– Geçen haftaki Kabine Toplantısı’nda elektrik faturası konusunda vatandaş lehine düzenlemeler yapılacağı noktasında iletileriniz olmuştu. Bu mevzuda masadaki formül netleşti mi? Yeni düzenlemedeki son durum nedir?
210 kilovatsaate kadarki indirimli tarifede ve 210 kilovatsaatin üzerindeki ünite fiyatlarda vatandaşlarımızın lehine olacak yeni bir düzenleme imkânı üzerinde şu anda çalışılıyor. Esnaf ve sanatkârlar için de indirimli bir tarife kelam konusu olabilecek. Sivil toplum kuruluşlarının elektrik aboneliği de ticarethane statüsünden konut statüsüne dönüştürülecek. 1 Mart prestijiyle bu uygulamaya geçmeyi planlıyoruz. Bu adım da milletimizin sesine kulak verdiğimizin göstergesidir. Vatandaşlarımızı rahatlatacak tahliller sunmaya devam edeceğiz.
‘KDV indirimlerinin fiyatlara yansıtılıp yansıtılmadığıyla ilgili incelemeler yapıyor’
– Faturalardan konuşurken marketler de gündemdeki yerini koruyor. KDV indirimine gittiniz lakin buna karşın marketler evvel artırım yaptı, daha sonra kelamda o indirimler geldi. Vatandaşlar da marketlere hayli reaksiyonlu. Bir yandan çalışmaları biliyoruz, halihazırda cezalar kesiliyor. Vatandaşların reaksiyonu cezaların yetersiz olduğu istikametinde. Nasıl bir müddetç işleyecek?
Vatandaşlarımız müsterih olsun. Gerek Ticaret Bakanlığımız gerekse Hazine ve Maliye Bakanlığımız KDV indirimlerinin fiyatlara yansıtılıp yansıtılmadığıyla ilgili incelemeleri sıkı bir biçimde yapıyor. Burada önemli bir kontrol ve yaptırım sistemimiz kelam konusu. Bunun dışında bir eserin fiyatının evvel 50 liradan örtülü bir biçimde 100 liraya çıkarılıp daha sonra da yüzde 40 indirim yapıldığı söylenerek 60 liraya satılması üzere uygulamaların da önünü kestik. Bu yolla enflasyona da aslında önden bir yükleme yapılıyordu.
bir daha yüksek fiyatlarla alakalı heyetimiz şikâyet ya da kontroller kararı rastgele bir tespiti olması durumunda gerekli cezaları kesiyor ve bunların tahsili sağlanıyor. Birebir biçimde stokçuluğa yönelik tespitlerde de gerekli müeyyideler uygulanıyor. Özgür piyasa iktisadının sağladığı alanların suistimaline, vatandaşımızın aldatılmasına ve hakkının yenmesine asla müsaade etmeyiz. Cezalarla ilgili kimi artırımlar kelam konusu oldu. yenidenı halinde bu cezalar daha da artırılarak uygulanır.
– Hal yasası vardı gündemde. İstenilen gayeye ulaşmaz diye mi düşündünüz de bekliyor yoksa genişletiliyor mu? niye çıkmadı o?
Tüketiciye yönelik üzerinde çalıştığımız dört düzenlememiz var. Bir tanesi tüketiciyi muhafazaya yönelik bir düzenleme. O bitmek üzere. İkincisi e-ticaretle alakalı düzenleme. Üçüncüsü perakende ve dördüncüsü de hal kanunu. Bunların hepsi birlikte düşünülebilir. Hal Kanunuyla alakalı bir taslağımız var fakat istek ettiğimiz neticeyi alabilmek için sıralı birtakım adımların gerçekleşmesi gerekiyor. Bu ortada Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımız büyük vilayetlerin büyük hallerinin çıkışlarında denetim noktaları oluşturdu. Burada hem Hazine ve Maliye Bakanlığımızın birebir vakitte Ticaret Bakanlığımızın kontrol elemanları var. Eserlerin biçimden çıkışından markete ulaştığı fiyata, kamyonların taşıdıkları ölçüye kadar bir kontrol kelam konusu. Halleri tam manasıyla kayıt altına almak istiyoruz. Çıkacak olan düzenlemeyle hem hal içerisindeki idarenin regüle edilmesini hem oraya üreticilerin girmesini sağlayacağız. Yani orada aşikâr bir kotada üretici birliklerine bir kontenjan vereceğiz ve onların hallere girmesini sağlayacağız ki fiyatların dengelenmesinde bir rol oynayabilsinler. Tabi taslağımız var fakat bu düzenlemeleri yapıp ardından onu geçireceğiz. Bir sıralaması ve bir mantığı var kendi içerisinde.
– Ukrayna’dan getirilen Necip Hablemitoğlu cinayetinin kilit ismi Nuri Gökhan Bozkır, Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün 12 günlük gayreti kararında itirafçı oldu. Burada cinayeti nasıl işlediğini bütün detaylarıyla anlattı. Fakat verdiği isimlerle bu işin kapatılacağı, sonuca gdolayılemeyeceği üzere savlar var. Bu mevzuda değerlendirmenizi alabilir miyiz?
Nuri Gökhan Bozkır Ukrayna’dan MİT marifetiyle Türkiye’ye getirildi ve Emniyet Müdürlüğünde sorgulandı. Sorgusu daha sonrası tutuklanarak cezaevine gönderildi. Birtakım tabirlerde bulundu. söylemiş olduklerinin o ölçeklere oturup oturmadığı, neyi tanım edip etmediği, tabirde bulunduğu şahısların o tarihteki baz ve HTS kayıtlarıyla nerede olduğuyla birlikte pahalandırılacak. Fakat sıkıntıda bir FETÖ izi olduğu birinci başta da bugün de o belge içerisinde netleşmiş durumda. Onun için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da bu bahiste önemli bir biçimde tahlil ortaya koyuyor. Emniyet de o denli. birlikte bir çalışmayı devam ettiriyorlar.
Haber Sitelerinden Alıntı Yapılmıştır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nden Senegal’e giderken uçakta gazetecilere değerlendirmelerde bulundu.
Erdoğan’ın gündeme ait değerlendirmeleri şu biçimde:
“20 Şubat’ta başladığımız Afrika çeşidi kapsamında resmi ziyaretlerimizi devam ettiriyoruz. Birinci gün Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde bedelli dostum Cumhurbaşkanı Sayın Felix Tshisekedi ile hakikaten verimli istişarelerimiz oldu. bu biçimdece son altı aydaki üçüncü ikili görüşmemizi gerçekleştirmiş olduk. Farklı alanlarda imzaladığımız üç yeni mutabakatla bağlantılarımızın ahdi yerini de tahkim ettik. Ayrıyeten özel kesimlerimiz içinde iş birliklerini geliştirecek dört mutabakat imzalandı. Toplamda yedi muahede imzalanmış oldu. birlikteimizde getirdiğimiz 1 milyon 730 bin doz aşıyı Kongo Demokratik Cumhuriyeti makamlarına salgınla çabalarına takviye maksadıyla teslim ettik. Bunların 130 bin dozunun yerli aşımız TURKOVAC olmasından ayrıyeten iftihar ediyoruz. Üçüncü Türkiye-Afrika İştirak Doruğunda yemin ettiğimiz üzere aşı hibemizi ileride 15 milyona tamamlayacağız.
Ziyaretimizin ikinci durağı Senegal’de de açılışlar ve görüşmelerle dolu ağır bir programımız var. Bu, Senegal’e beşinci gelişim. En son iki sene evvel Dakar’ı ziyaret etmiştim. Senegal’de birinci vakit içinderda iş adamlarımızın iştirakiyle Türkiye-Senegal İş Forumu’nu düzenledik. Akabinde Cumhurbaşkanı Sayın Macky Sall ile ikili ve heyetler ortası görüşmelerimizi gerçekleştirdik. Burada da çeşitli alanlarda toplam altı mutabakat imzaladık. Bugün de evvel Dakar Büyükelçiliğimizin yeni kançılarya binalarını hizmete açacağız. Akabinde Türk firmalarınca inşa edilen 50 bin kişilik Dakar Olimpik Stadyumu’nun açılış merasimine iştirak edeceğiz. Almanya Cumhurbaşkanı Sayın Steinmeier de dahil olmak üzere Dakar’da bulunan konuk devlet liderleriyle görüşmeler yapacağız.
Afrika ziyaretimizin son durağını Gine-Bissau teşkil ediyor. Ziyaretimiz Cumhurbaşkanı seviyesinde Türkiye’den bu ülkeye gerçekleştirilen birinci ziyaret olması hasebiyle tarihi kıymete sahip. Kıymetli dostum Cumhurbaşkanı Sayın Embalo ile ikili münasebetlerimizi kapsamlı olarak ele alacağız. Bildiğiniz üzere, kısa müddet evvel Gine-Bissau’da bir darbe teşebbüsü olmuştu. Sayın Embalo’nun dirayetli liderliği yardımıyla bu menfur teşebbüs bertaraf edildi. Türkiye olarak seçimle iş başına gelen iktidarların gayrimeşru yollarla değiştirilmeye çalışılmasını kabul etmiyoruz. Bu bahisteki net halimizi her vesileyle söz ettik, etmeyi de kararlılıkla sürdüreceğiz. Gine-Bissau ziyaretimiz hem iki ülke bağlarına tıpkı vakitte halk iradesine verdiğimiz değerin bir nişanesi olacaktır. İnşallah Bissau’da yakın vakitte büyükelçiliğimizi de açıyoruz. Büyükelçiliğimizin faaliyete geçmesiyle Gine-Bissau ile bağlarımız her alanda ivme kazanacaktır.
Bu, dört ay üzere kısa bir süre içerisinde Afrika’ya gerçekleştirdiğimiz ikinci tipimiz. bu biçimdece kıta ile bin yıldır kadim bağları bulunan Türkiye’nin, Afrika’nın yazgı ortağı olduğunu gösteriyoruz. Ziyaretlerimiz, Üçüncü Türkiye-Afrika İştirak Zirvesi’nde aldığımız kararların takibini alanda yapmamıza da imkân tanıyor.
Afrika ile güçlenen ilgilerimizin olumlu yansımalarını bilhassa, ticaret ve yatırım sayılarında görüyoruz. Senegal ile ticaretimiz, salgına karşın 2021 yılında yüzde 42 artışla 540 milyon dolara çıktı. Tıpkı biçimde Kongo Demokratik Cumhuriyeti ile ticaretimizi salgın öncesine göre ikiye katladık. Müteahhitlik şirketlerimiz Afrika genelinde toplam pahası 78 milyar dolara varan 1.700 projeye imza attı. Kıta çapındaki yatırımlarımızın meblağı 6 milyar doları aştı. Kıtayla toplam ticaretimiz 2003 yılında 5,4 milyar dolar düzeyindeyken, 2021 yılında 35 milyar dolara ulaştı. Bu sayının önümüzdeki periyotta evvel 50 milyar dolara, akabinde da 75 milyar dolara çıkacağına inanıyorum. Ziyaretler sırasında belirlenen ortak amaçlar ışığında başta ekonomik bağlantılarımız olmak üzere üç ülkeyle de iş birliğimizin ivme kazanmasını temenni ediyorum. Ziyaretlerimizin hayırlara vesile olmasını diliyorum.”
– Üç ülkeyi kapsayan Afrika seyahatinizin birinci ayağı tamamlandı. Buradaki gözlemleriniz, beklentileriniz nelerdir?
Öncelikle bu ziyarette bize eşlik ettiğiniz için size teşekkür ediyorum. Biz Türkiye olarak kazan-kazan anlayışıyla Afrika’nın kalkınmasına katkı sunmaya, karşılıklı ticaret hacmimizi artırarak daima birlikte kazanmaya yönelik çalışmalar yürütüyoruz. Bu çeşidimizin birinci noktası olan Kongo Demokratik Cumhuriyeti 2,3 milyon kilometrekarelik yüz ölçümü ve 90 milyon üzere bir nüfus ile epey büyük bir ülke. Önemli manada varlıklı yeraltı kaynaklarına sahipler. Biroldukça eserde zenginlikleri var. Bakırdan tutun elmasa varıncaya kadar, önemli manada yeraltı metal zenginlikleri mevcut. Bütün bunlara karşın sanki neden bugüne kadar Kongo Demokratik Cumhuriyeti bir sıçramaya sahip olamadı? İşte bunlar maalesef Afrika’nın kara bahtı, bahtı.
Batı’nın Afrika’yı nasıl soyup soğana çevirdiğini daima bilirdik duyardık. Fakat bunu bir de gelip yerinde görür görmez insan bu biçimde kahroluyor. Burada bütün yol güzergahlarında gördüğümüz insanların hali bize bir sinyal veriyor. Tablo epey açık net ortada. Batı, burayla ilgili bugüne kadar rastgele olumlu bir şey yapamaz mıydı? Bunlar buraya yıllardır gelirler masraflar. Sanki var mı bir takviyeleri? Yok. Bizim Afrika’ya verdiğimiz ehemmiyetin ne kadar değerli olduğu günbegün ortaya çıkıyor.
örneğin Albayrak Grubu’nun Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde paklık işini aldığını öğrenince doğrusu hayli sevindim. Albayrak’ın bu işi hiç bir yerde görülmeyen bir biçimde ve hızla başaracağına inanıyorum. Niçin? İstanbul’da biz bu işi Albayrak’la başardık da onun için. Ben tabi Cumhurbaşkanıyla görüşmemde de “Türk şirketleri sömürmek için gelmezler, kazan-kazan aslına göre burada sizlerle iş yaparlar. Bir yıl ortasında buranın nasıl temizlendiğini, buradaki değişimi nazaranceksiniz” dedim. O da memnun oldu. Bunlar kitabı yazılacak epeyce oldukça kıymetli değişimler. Ben bu bakımdan burayı önemsiyorum. Afrika’nın tam ortasında devasa bir ülke olan Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin inşallah bir sıçrama yapacağına inanıyorum. ötürüsıyla bizim burayla ilgilerimizi geliştirmemiz lazım. İş adamlarımızı buraya sevk etmek, buradaki yatırımları geliştirmek suretiyle inşallah farklı adımları atarız.
‘İnşa ve ihya etmek üzere geliyoruz’
– Gine-Bissau’da büyükelçiliği yakında açacağınızı belirttiniz. Afrika’da 54 ülke var, Türkiye’nin Afrika’da 1923’ten 2002’ye kadar 12 elçiliği varmış. Sizin döneminizle bir arada 31 yeni elçilik açılarak 43 elçiliğe ulaşılmış. Ortada açılmayan elçilikler var. Yeni elçilikler açılacak mı? 54’te 54 üzere bir gaye koyuyor musunuz? Elçilikler açılıyor lakin çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?
Bir kere elçiliklerin açılması demek, sizin o ülkede varlığınızın ispatı demektir. Şayet siz bir ülkede var olmak istiyorsanız, orada sizin elçiliğinizin olması lazım. Elçilik var ise siz orada varsınız, elçilik yoksa yoksunuz. Birtakım ülkelerde örneğin yanındaki yahut bir ilerisindeki komşu ülkelerden bakılırsavlendirilmiş elçiler var. Fakat şahsen o ülkede bizim büyükelçimizin olması, futboldaki tabirle adam adama markaj demektir. Bunu yapmamız lazım. Artık biz Afrika’daki büyükelçilik sayımızı 43’e çıkarmak suretiyle bunu başardık. Geldiğimizde 12 taneydi. Tabi bu biçimde yürümesi mümkün değildi. Artık ise farklı bir Türkiye var. Dünya bizi bu noktada gıptayla izliyor. “Bunlar sahiden çılgın Türkler” diyorlar. Bütün buralara girmemiz, buralarda bu adımları atmamız gerekiyordu.
örneğin Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde Sayın Tshisekedi’ye dedik ki “Bize iki dönümlük bir yer vermişsiniz fakat iki dönüme büyükelçilik bize uymaz. Onun için 10 dönüm falan bir yer bize verin.” Artık 10 dönümlük bir yeri bize verdiler. Irmağın kenarında hoş bir yer dediler. Çabucak Etraf, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımızdan bir heyet, Dışişleri Bakanlığımızdan bir takımla birlikte gelip buraya bakacaklar, taban etütlerini yapacaklar, daha sonrasında kesin sonucumızı vereceğiz ve hızla de buradaki büyükelçilik binasının inşasına inşallah başlayacağız. Senegal de bu biçimde oldu. Orası da 10 bin metrekare. Onun yeri de hayli hoş. Zirvede görkemli bir yer. Oradan bütün ummana bakıyorsunuz.
– Sıkça yaptığınız Afrika seyahatleriniz Batı basınında sık sık haber konusu oluyor. Bunlar “Türkiye’nin Afrika’daki yükselişi” başlıklarıyla veriliyor. Bu mevzuda Afrika’ya Batı’nın yaklaşımı ile Türkiye’nin yaklaşımı içindeki farklılıkları nasıl değerlendirirsiniz? Batının yaklaşımı ile Türkiye’nin yaklaşımı konusunda görüştüğünüz Afrikalı başkanlardan nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?
Afrikalı başkanların Türkiye’ye yönelik yaklaşımları günden güne daha olumlu bir hal alıyor. “Türkiye sahiden kazan-kazan temeline bakılırsa ülkelerimize geliyor” diyorlar. Aslında tarih bir daha tekerrür etti. Nasıl tekerrür etti? Ecdadımız buralara geldiği vakit sömürge mantığıyla, anlayışıyla gelmedi. Tam tersine buraları inşa ve ihya etmek üzere geldi. Artık biz de inşa ve ihya etmek üzere geliyoruz. Kimlerle? İş adamlarımızla birlikte. İş adamlarımıza diyoruz ki “Burada yatırım imkanları var. Bu yatırımlara girmelisiniz fakat sömürmek için değil; hem siz kazanacaksınız tıpkı vakitte bu ülkeye kazandıracaksınız.” Sağ olsun iş adamlarımız da bu anlayışla işlerine devam ediyorlar. Hakikaten iş adamlarımız da buralarda fazlaca önemli alın teri döküyorlar; hem kazandırıyorlar tıpkı vakitte kazanıyorlar. Bu bizi de memnun ediyor. Zira yapıtı görüyoruz. Bu yapıtlarla birlikte o ülkelerin Türkiye’ye karşı bakışları daha olumlu hale geliyor.
‘Karadeniz ülkesi olmanın bize yüklediği sorumlulukları bir kenara bırakamayız’
– Ukrayna ile ilgili soracağım. Şimdiye kadar milletlerarası diplomaside bir muvaffakiyet kazanılamadı. Kriz yumuşatılamadı, giderek de geriliyor. Amerika’dan gelen açıklamalarda da güya “Yarın sabah ya da öbür gün saldıracak” stilinde provokatif sözler var. Avrupalı başkanların teşebbüslerinden de bir sonuç çıkmadı. Türkiye’nin, sizin başlatmış olduğunız bir müddetç var. O ne kademede? Buradan diplomasinin hala bir talihi var mı?
Şu an prestijiyle Amerika’nın açıklamaları ve bilhassa bu Münih Konferansı’ndaki gariplikler, hepsi nereye çalıştı, nereye çalışıyor aşikâr değil. Bana göre Münih Konferansı da aslına bakarsanız yalnızca bir NATO Doruğu olmaktan öteye geçmedi. Biz bu krizde en başından beri tansiyonun düşürülmesi için samimi bir çaba sergiledik. Krizin tahliline ait iletilerimizi net bir biçimde ortaya koyduk. Son gelişmeler üzerine Dışişleri Bakanlığımızın yaptığı açıklamada da Rusya’nın kelamda Donetsk ve Lugansk Cumhuriyetleri’ni tanıma sonucunın Minsk Anlaşmaları’na muhalif olduğu açıklandı. Bu sonucun Ukrayna’nın siyasi birliğinin, egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün açık ihlali manasına geldiği vurgulandı. Biz Rusya’nın bu sonucunı kabul edilemez olarak kıymetlendiriyoruz. Taraflara sağduyu ve milletlerarası hukuka riayet davetimizi bir dahaliyoruz.
– Ukrayna’da bir savaş çıkarsa bunu bir biçimde Karadeniz’in istikrarsızlaşması olarak nazaranbiliriz. Doğu Akdeniz gibi… Batı daha epey Karadeniz’e ağırlaşacak. Türkiye için yeni çeşit tehditler telaşı taşıyor muyuz? Karadeniz’e bu kadar krizin ağırlaşması bizim için ne cins yeni tehditler oluşturur?
Biz beraberinde Karadeniz ülkesiyiz. Karadeniz ülkesi olmamız niçiniyle biroldukca önlem paketinin oluşturulması kural. Biz de bu önlemlerimizi aslına bakarsanız alıyoruz, aldık. bu türlü çalışmalarımızı sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. Karadeniz ülkesi olmanın bize yüklediği sorumlulukları bir kenara bırakamayız. Bu anlayışla yolumuza devam edeceğiz.
– Ukrayna Devlet Lideri Zelensky’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu üyeleri, artı Türkiye ve Almanya ile bir ortak tepe yapılabileceğini söylemesine nasıl yaklaşıyorsunuz?
bu biçimde bir teklif şayet uygulama alanı bulursa biz tabi ki bu biçimde bir teklifin içerisinde de yer alırız. Bunu aslına bakarsan daha evvel de söz ettim. Bana nazaran olması gereken de budur. Sayın Zelensky’nin bu teklifi, olumlu bir yaklaşımdır. Bu olumlu yaklaşımı şayet gerek Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu üyeleri, gerekse öbür ülkeler kabul ederse biz de bu buluşmada yerimizi alırız.
‘Herzog’un bu ziyaretini önemsiyoruz’
– İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un ziyareti katılaştı. Bu ziyaretten hem bölge genelinde hem Filistin özelinde bununla birlikte da Türkiye-İsrail bağları bakımından neler bekliyorsunuz?
Sayın Herzog’un bu ziyaretini sahiden biz de önemsiyoruz. Bu ziyaretle birlikte Türkiye-İsrail münasebetlerindeki atılan adım, bundan daha sonra başka boyutlarda da görülebilir. Filistin sıkıntısında bilhassa bu yapılaşmalarla ilgili atılan adımlarda tahlil noktaları tahminen gündeme gelebilir. Temennimiz odur ki, bu ziyaretle birlikte bu işi kuvvetli kılacak adımları atalım. Burada bir öbür kıymetli mevzu, Türkiye-İsrail bağlarında doğalgazdan tutun öteki biroldukça mevzuya varıncaya kadar adımların atılmasıdır. Bir orta bu adımları atma noktasına gelmiştik ancak bu biçimdeki İsrail Başbakanı’nın bu işe olumsuz bakışıyla o süreci devam ettiremedik. Lakin şu anda tahminen epey daha farklı gelişmeler olabilir. Temennimiz odur ki, Türkiye-İsrail içinde bu adımı atmak aramızdaki bağlantıları kuvvetli kılabilir ve bu biçimdece bölgeyi geleceğe yönelik bir barış havzasına dönüştürebiliriz.
– Körfez ülkeleriyle atılan yeni adımlar çerçevesinde Suudi Arabistan ile nasıl bir etaptayız? Yakın tarihte bir temas, bir ziyaret kelam konusu olabilir mi?
Biz olağan olarak Suudi Arabistan’la da bağlantılarımızın geliştirilmesini istiyoruz. Dışişleri Bakanımız geçtiğimiz yıl Riyad’ı ziyaret etti. Mevkidaşıyla öteki görüşmeler de yaptı. Kardeşim Kral Selman’la telefon görüşmelerimiz olmuştu. Hastalığımız çerçevesinde kendilerinden de geçmiş olsun iletisi aldık. Önümüzdeki devirde olumlu diyalogumuzu devam ettirme ve münasebetlerimizi somut adımlarla ilerletme dileğindeyiz.
‘Dışişleri üzerinden, Yunanistan’a bu isimleri bildirdik’
– Yunanistan’daki Lavrion kampının terör örgütü PKK’ya eleman temini için harekete geçirildiğine ait geçtiğimiz hafta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu açıklamalarda bulunmuştu. Aslında burası uzun yıllardır faaliyeti olan bir kamp ve Yunan makamları tarafınca mülteci kampı statüsüne büründürülmüş durumda. Bununla ilgili bir adım atılıyor mu? Yunan makamlarıyla bir görüşme yapıldı mı?
Yaklaşık 7-8 aydır Lavrion kampına eleman aktararak orada eğitip, oradan da Irak üzerinden tekrar PKK’ya ve öteki taraflara sevk etmeye yönelik bir altyapı var. 7-8 ay öncesine kadar bu biçimde bir şey kelam konusu değildi. Biz isimleri tespit ettik. Dışişleri üzerinden, Yunanistan’a bu isimleri bildirdik. “Şu isimler sizin tarafa geçti, burada da PKK eğitimi alıyorlar, isim isim şunlardır” dedik. Bunun üzerine bir hareketlenme var.
İkinci bir şey daha var; terör örgütünün kırsalda hareketsiz kalınca kent içerisinde hareket yapmak konusunda bir atakları var. Bunu birkaç kere Suriye’den Nusaybin sınırından, Kızıltepe sınırından içeriye sevk etmek suretiyle yapmaya çalıştılar. Bu çizgiler engellendi. Bunlar engellenince bu sefer Yunanistan üzerinden talimatlar vermeye başladılar. İki ayağı var. Hem adam eğitmek ve sevk etmek, birebir vakitte yurt içerisindeki terör örgütünün kent içine hareketliliğini Lavrion kampı üzerinden sağlamak üzere iki atılımları var. Bu iki ataklarını de Yunanistan’a bildirdik.
‘Önce masanın altında kimlerin olduğunu bulmaları lazım’
– Altı muhalefet partisi bir müddetdir görüşmeler yapıyorlar ve 28 Şubat’ta da kendi sözleriyle güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüş için hazırladıkları mutabakatı kamuoyuna duyuracaklar. Bu 28 Şubat tarihine bir reaksiyon oluşmuştu lakin onlar bunu dikkate almıyorlar. Hatta CHP önderi, kendisinin de bir 28 Şubat mağduru olduğunu, Batı Çalışma Kümesi tarafınca fişlendiğini söz etti. Toplantıyı da Bilkent Otel’de yapıyorlar. Sembolik olarak onun da şöyleki bir değeri var. Sizin 2001’de partinin kuruluşunu deklare ettiğınız yer. Bu benzerlikler size hayatın olağan akışında olağan şeyler üzere mi geliyor? Nasıl yorumlamak lazım? Bir de Kılıçdaroğlu, başka beş başkan tarafınca kendisine teklif edilmesi durumunda Cumhurbaşkanı adayı olacağını deklare etti. Değerlendirmeniz nedir?
Kâfi ki sonucu daima birlikte kesinleştirsinler de vatandaş bunlara “Artık yetti be” demesin. Geldikleri nokta bu. Tabi Ahlatlıbel’den şad mu kalmadılar da Bilkent’e kaydırdılar bu işi, o da farklı bir mevzu. Bizim Cumhur İttifakı olarak bu noktada rastgele bir düşüncemiz yok. Biz şu anda Cumhur İttifakı olarak AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi, Büyük Birlik Partisi yolumuza devam ediyoruz. Bundan daha sonra Cumhur İttifakı içerisinde güçlendirme noktasında birtakım gelişmeler olursa bu da tabi bizim tarafımızdan olumlu bir biçimde kıymetlendirilir. Biz rastgele bir derde düçar olmadan yolumuza kararlı bir biçimde devam ediyoruz. Artık bunlar da bir taraftan bakanlıkların vesaire paylaşımı da başladı. Tabi bu paylaşım nereye kadar, nasıl gidecek bir de o var. Onları da tabi vatandaşımız izliyor. Fakat bizim bu hususta da bir kaygımız yok. Biz şu anda Cumhur İttifakı olarak rastgele bir sorun yaşamadan yolumuza devam ediyoruz, devam edeceğiz. Lakin onlar masanın altında kim var, masanın etrafında kimler var şu anda bunu konuşuyorlar. Bunların evvel masanın altında kimlerin olduğunu da bulmaları lazım. Dışarıda bıraktıkları bir siyasi parti var. O siyasi parti nasıl bir hal koyacak, o da başka bir bahis. Biz bununla fazla meşgul olmayalım; nasıl olsa milletimiz bu işi çözüyor.
‘Millet İttifakı’nın içerisinden rastgele birini ortamıza katamayız’
– Cumhur İttifakı’nın güçlendirilmesi üzere bir tabiriniz oldu. Cumhur İttifakı genişleyecek mi? Sözlerinizi o denli mi anlamalıyız?
Genişlemeye uygun bir durum kelam konusu olursa bu kıymetlendirilir. Fakat tabi şu anda Millet İttifakı’nın içerisinden rastgele birini almayız. Şu anda Cumhur İttifakı olarak biz gerek Devlet Bahçeli Beyefendi, gerek Mustafa Destici Beyefendi ile gerekli değerlendirmelerimizi yaparız, ona bakılırsa atılması gereken adım var ise bu adımı atarız. Lakin şu anda AK Parti olarak kendi tasarrufumuz içerisinde Millet İttifakı’nın içerisinden rastgele birisini ortamıza katamayız. Zira orası bir zillet ittifakıdır. Bundan alıp da biz Cumhur İttifakı’mızı lekeleyemeyiz.
‘Biz 28 Şubatları onlar üzere yaşamadık’
– 28 Şubat tarihi konusundaki ısrar için ne söylersiniz?
Biz 28 Şubatları onlar üzere yaşamadık. Biz işi tam göbeğinde yaşadık. Bu beyefendi, kimi şeyleri birbirine karıştırıyor. 15 Temmuz’da havalimanından kaçıp giderken tanklar ona nasıl yolu açtı? Tankların içinden nasıl bir muhafaza altında Bakırköy Belediye Lideri’nin meskenine gittiğini herkes biliyor. On binler havalimanında toplandığı vakit oradan nasıl kaçıp gitti ve ondan sonrasında yaptığı açıklamalarda ne dedi? “Haberim olsa ben de beklerdim.” dedi. Bu adam yalancı. Haberi yokmuş; haberi olmadığı için de beklememiş ve çabucak Bakırköy Belediye Liderinin meskenine kahve içmeye gitmiş.
– İki hafta evvel Kılıçdaroğlu elektrik faturasını ödemeyeceğini söylemiş oldu. CHP zihniyeti esasen bu ülkeye verdiği zararın faturasını ödememişti. Fatura ödememe alışkanlığı buradan mı geliyor? bu biçimde bir muhalefetten elektrik alabiliyor musunuz?
Müslüm Baba üzere, tam damardan bir soru oldu. aslına bakarsan Cumhuriyet Halk Partisi, tarih boyunca daima bu millete fatura ödetti, hala ödetmeye devam ediyor. Lakin şunu bilmesi lazım ki, artık o periyotlar geride kaldı. Şu anda Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarda. Sen elektrik faturasını ödememe yoluna mı gidiyorsun? Atılacak adım muhakkaktır. tekrar sen bu millete bedel ödetemezsin. O tarih oldu. daha sonrasında sokaklara çık bağır. Ankara’dan İstanbul’a da tekrar kolay kolay yürüyemezsin. Bir de bu işin bu istikameti var.
‘1 Mart prestijiyle yeni elektrik tarifesine geçmeyi planlıyoruz’
– Geçen haftaki Kabine Toplantısı’nda elektrik faturası konusunda vatandaş lehine düzenlemeler yapılacağı noktasında iletileriniz olmuştu. Bu mevzuda masadaki formül netleşti mi? Yeni düzenlemedeki son durum nedir?
210 kilovatsaate kadarki indirimli tarifede ve 210 kilovatsaatin üzerindeki ünite fiyatlarda vatandaşlarımızın lehine olacak yeni bir düzenleme imkânı üzerinde şu anda çalışılıyor. Esnaf ve sanatkârlar için de indirimli bir tarife kelam konusu olabilecek. Sivil toplum kuruluşlarının elektrik aboneliği de ticarethane statüsünden konut statüsüne dönüştürülecek. 1 Mart prestijiyle bu uygulamaya geçmeyi planlıyoruz. Bu adım da milletimizin sesine kulak verdiğimizin göstergesidir. Vatandaşlarımızı rahatlatacak tahliller sunmaya devam edeceğiz.
‘KDV indirimlerinin fiyatlara yansıtılıp yansıtılmadığıyla ilgili incelemeler yapıyor’
– Faturalardan konuşurken marketler de gündemdeki yerini koruyor. KDV indirimine gittiniz lakin buna karşın marketler evvel artırım yaptı, daha sonra kelamda o indirimler geldi. Vatandaşlar da marketlere hayli reaksiyonlu. Bir yandan çalışmaları biliyoruz, halihazırda cezalar kesiliyor. Vatandaşların reaksiyonu cezaların yetersiz olduğu istikametinde. Nasıl bir müddetç işleyecek?
Vatandaşlarımız müsterih olsun. Gerek Ticaret Bakanlığımız gerekse Hazine ve Maliye Bakanlığımız KDV indirimlerinin fiyatlara yansıtılıp yansıtılmadığıyla ilgili incelemeleri sıkı bir biçimde yapıyor. Burada önemli bir kontrol ve yaptırım sistemimiz kelam konusu. Bunun dışında bir eserin fiyatının evvel 50 liradan örtülü bir biçimde 100 liraya çıkarılıp daha sonra da yüzde 40 indirim yapıldığı söylenerek 60 liraya satılması üzere uygulamaların da önünü kestik. Bu yolla enflasyona da aslında önden bir yükleme yapılıyordu.
bir daha yüksek fiyatlarla alakalı heyetimiz şikâyet ya da kontroller kararı rastgele bir tespiti olması durumunda gerekli cezaları kesiyor ve bunların tahsili sağlanıyor. Birebir biçimde stokçuluğa yönelik tespitlerde de gerekli müeyyideler uygulanıyor. Özgür piyasa iktisadının sağladığı alanların suistimaline, vatandaşımızın aldatılmasına ve hakkının yenmesine asla müsaade etmeyiz. Cezalarla ilgili kimi artırımlar kelam konusu oldu. yenidenı halinde bu cezalar daha da artırılarak uygulanır.
– Hal yasası vardı gündemde. İstenilen gayeye ulaşmaz diye mi düşündünüz de bekliyor yoksa genişletiliyor mu? niye çıkmadı o?
Tüketiciye yönelik üzerinde çalıştığımız dört düzenlememiz var. Bir tanesi tüketiciyi muhafazaya yönelik bir düzenleme. O bitmek üzere. İkincisi e-ticaretle alakalı düzenleme. Üçüncüsü perakende ve dördüncüsü de hal kanunu. Bunların hepsi birlikte düşünülebilir. Hal Kanunuyla alakalı bir taslağımız var fakat istek ettiğimiz neticeyi alabilmek için sıralı birtakım adımların gerçekleşmesi gerekiyor. Bu ortada Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımız büyük vilayetlerin büyük hallerinin çıkışlarında denetim noktaları oluşturdu. Burada hem Hazine ve Maliye Bakanlığımızın birebir vakitte Ticaret Bakanlığımızın kontrol elemanları var. Eserlerin biçimden çıkışından markete ulaştığı fiyata, kamyonların taşıdıkları ölçüye kadar bir kontrol kelam konusu. Halleri tam manasıyla kayıt altına almak istiyoruz. Çıkacak olan düzenlemeyle hem hal içerisindeki idarenin regüle edilmesini hem oraya üreticilerin girmesini sağlayacağız. Yani orada aşikâr bir kotada üretici birliklerine bir kontenjan vereceğiz ve onların hallere girmesini sağlayacağız ki fiyatların dengelenmesinde bir rol oynayabilsinler. Tabi taslağımız var fakat bu düzenlemeleri yapıp ardından onu geçireceğiz. Bir sıralaması ve bir mantığı var kendi içerisinde.
– Ukrayna’dan getirilen Necip Hablemitoğlu cinayetinin kilit ismi Nuri Gökhan Bozkır, Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün 12 günlük gayreti kararında itirafçı oldu. Burada cinayeti nasıl işlediğini bütün detaylarıyla anlattı. Fakat verdiği isimlerle bu işin kapatılacağı, sonuca gdolayılemeyeceği üzere savlar var. Bu mevzuda değerlendirmenizi alabilir miyiz?
Nuri Gökhan Bozkır Ukrayna’dan MİT marifetiyle Türkiye’ye getirildi ve Emniyet Müdürlüğünde sorgulandı. Sorgusu daha sonrası tutuklanarak cezaevine gönderildi. Birtakım tabirlerde bulundu. söylemiş olduklerinin o ölçeklere oturup oturmadığı, neyi tanım edip etmediği, tabirde bulunduğu şahısların o tarihteki baz ve HTS kayıtlarıyla nerede olduğuyla birlikte pahalandırılacak. Fakat sıkıntıda bir FETÖ izi olduğu birinci başta da bugün de o belge içerisinde netleşmiş durumda. Onun için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da bu bahiste önemli bir biçimde tahlil ortaya koyuyor. Emniyet de o denli. birlikte bir çalışmayı devam ettiriyorlar.
Haber Sitelerinden Alıntı Yapılmıştır.